13 Şubat 2014 Perşembe

En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler.


Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler. 
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner.

Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.

Herkes bir bardak secince, profesör şöyle söyler :

Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar..!

Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız.
Hayat kahveye benzer, is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa odaklanarak kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.

Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. 
Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Onun İçin Ağlıyorum


Abdülkadir Geylani Hazretlerine birisi bir köle hediye ediyor, diyor ki: 

- Bu köleyi alın, zatınıza hizmetçi olsun. Abdülkadir Geylani Hazretleri köleyi alıyor, evine getiriyor:
- Evladım, bak, Şu odalar yatma yeridir, şu elbiseler de giyilebilir. Yemek istiyorsan işte şu yemekler var. 
diyor. Ondan sonra soruyor: 
- Şimdi gördün bunları, nerede yatmak istersin? 
- Nereyi münasip görürseniz.
- Peki hangi elbiseyi giymek istersin?
- Hangisini uygun görürseniz.”
- Hangi yemeği seversin?”
- Hangisini verirseniz…”

Köle böyle cevaplar verince, Abdülkadir Geylani Hazretleri gözyaşı dökmeye başlıyor. Köle bu sefer tereddüt ediyor, üzülüyor, acaba hatalı bir cevap mı verdim diye. 
Geylani Hazretlerinin gözyaşları sürekli akınca köle yaklaşıyor: 
- Efendi Hazretleri, kusur ettiysem, özür dilerim, hata mı ettim acaba?”
- Yok evladım yok, hata etmedin, tam isabet ettin.
- Niye ağlıyorsunuz öyleyse?
- Söylediklerini dinledim de ondan.
- Ben yanlış bir şey mi söyledim?
- Yok, doğru söyledin. Keşke senin bana bu yaptığın itaat gibi, ben de Rabbime böyle bir itaatte, kullukta bulunsam da ömrümde bir defa olsun, Ya Rabbi, Senden hiçbir şey istemiyorum.. Nereyi uygun bulursan o evde yatarım, hangi elbiseyi münasip görürsen onu giyerim, hangi rızkı verirsen onu yerim. Başka bir talebim yok Senden diyebilseydim. 
"Onun için ağlıyorum" diyor..!

5 Şubat 2014 Çarşamba

KIZ BABASI OLMAK ..!



0 yaşında 
Baba: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı...? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor... 
Kızı: Bu gözlerini benden hiç ayirmayanadam babam olsa gerek... 

5 yaşında 
Baba: Prensesim benim, güzel kızım... Söyle bakalım baban sana ne alsın...? 
Kızı: En çok babamı seviyorum... Babam, niye annemle uyuyor...? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin... 

10 yaşında 
Baba: Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız...? 
Kızı: Ben babama aşığım... Büyüyünce babam gibi erkekle evlenecegim... Babam bu ay harçlığımı arttırır mı...? 

15 yaşında 
Baba: Ne kadar da çabuk büyüdü... Eve de gittikçe geç kalmaya basladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek... Sanırım daha sert konuşmalıyım... 
Kızı: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum... Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum... Ne zaman özgür olacağım...? 

20 yaşında 
Baba: Artık sözümü dinlemiyor, benden giderek uzaklaşıyor... Kendi parasını da kazanmaya basladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten... Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor... 
Kızı: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor... Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli...? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım... Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!... 

25 yaşında 
Baba: Bir gün bunun olacağını biliyordum... İşte evleniyor... Zaten aramız eskisi gibi değildi... Şimdi bir de kocası var... Prensesim beni terkediyor... 
Kızı: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki...¿ Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor... Kendi hayalindeki damat degil ya!... Sanki birlikte yaşayacak olan o... 

30 yaşında 
Baba: Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur... Hem torunlarımı da özlüyorum... Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki... 
Kızı: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba... Yine telefonda çok üzgün geldi sesi... Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi... 

40 yaşında 
Baba: Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor... Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum... Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim... Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı... Şimdi beni beğenmiyor... Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyecegim... 
Kızı: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor... Sürekli bir şeylerden yakınıyor... Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama... Ya ona bir şey olursa...? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım... 

45 yaşında 
Baba: Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel... Gözüm arkada gitmeyecegim. Her şeyi kendi başardı... Onunla gurur duyuyorum... 
Kızı: Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim... İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten... Allah'ım onu benden alma! 

50 yaşında
Baba: Dünyada mutlu kal kızım !... 
Kızı: Seni çok özleyecegim ve arayacağım babacığım... Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana...? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol... Ve hep yanımda olduğunu hissettir, Ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela... Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım...? 

55 yaşında 
Kadın: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım... Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, Çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum.... Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu.