AKP,
ABD ve İsrail projesi...!
Resim çok net anlatıyor.
Dilipak, AKP Amerika, İsrail PROJESİDİR.
AKP ve Erdoğan'ın, parti kurma çalışmalarına girişmeden kurduğu uluslararası
ilişkiler yeniden sorgulanıyor. İşte Erdoğan ve arkadaşlarının 1990'lı yıllarda
ABD ve İsrail destekli olarak bu yola nasıl çıktığının izleri.
AKP'nin Batı’nın destek, teşvik ve bu ülkelere verilen
bir dizi taahhütle kurulduğu yolunda bugüne kadar pek çok haber
yayınlandı.
Üstelik bu iddialar, bugün ortaya atılmadı. Daha partinin kuruluşundan itibaren
bu iddialar dillendirildi. Gündeme getirenler de eski yol arkadaşları idi. Yani
içinden çıkıp geldiği Milli Görüş hareketinin lider ve temsilcileri...
Ancak bu kez farklı bir şey oldu. Ünal Tanık’ın Rotahaber’de 16 Aralık’ta
yayınlanan “Çamlıca’daki o villada anlatılanlar” başlıklı yazısı ile yazar
Abdurrahman Dilipak’ın anlattığı bilgilerle su yüzüne çıkan ilişkiler yumağı,
dalga dalga bir etkiye sebep oldu. Bu iddialar ilk kez duyuluyormuş gibi
kamuoyunda yankılandı.
İşte AKP'nin kuruluşu böyle oldu.
Dilipak’ın, Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı’nın evinde
anlattıklarının özeti şu idi:
Batılı ülkeler, 1990’lı yılların başlarından itibaren Türkiye’ye sıklıkla gidip
gelmeye başladılar ve siyasal İslamcı gruplarla, bir takım taahhütler
karşılığında yol arkadaşlığı yapmak istediler.
Bu teklif başta, Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan ve
ardından BBP lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na yapıldı. Her iki
ismin yapılan teklifi reddetmesi üzerine arayışa giren ABD, İngiltere
ve İsrail temsilcileri, aynı teklifi bu kez Tayyip Erdoğan ve
Abdullah Gül’e yaptılar.
Her iki isim aldıkları taahhüt karşılığında desteklendi ve AKP kurularak
iktidar yolu açıldı.
ABROMOWİTZ, BEYOĞLU İLÇE BAŞKANI İKEN KEŞFETTİ
Aslında, Batılıların Tayyip Erdoğan ismi, Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı
olduğu dönemde gündemlerine girdi. Daha o yıllarda Amerikan Büyükelçisi olarak
görev yapan Morton Abromowitz’in dikkatini çekmişti. Karşısında, insanlarla
kurduğu ilişki, hitabeti ve cesur ifadeleriyle göz dolduran bir lider adayı
vardı.
Erdoğan ile Abromowitz’in ilk ilişkisine ilişkin bilgiler, halen TRT
Haber’in başında bulunan Nasuhi Güngör’ün 2001’de yazdığı “Yenilikçi
Hareket” isimli kitabında yer alıyor. İki isim arasındaki ilk ilişki,
gazeteci Ruşen Çakır’ın arabuluculuğu ile Kasımpaşa’da gerçekleşti. Erdoğan
ismi, o tarihten itibaren hep Batılı siyasetçilerin gündeminde oldu.
RUŞEN ÇAKIR 13
YILDIR YALANLAMADIĞI KİTABI HABERİMİZ ÇIKINCA YALANLADI
Ruşen Çakır, haberimizde kaynak olarak gösterdiğimiz Nasuhi
Güngör’ün 2001’de yazdığı “Yenilikçi Hareket” isimli kitabında
yer alan bilgiyi haberimizin yayınlanmasından sonra yalanladı. Ancak Ruşen
Çakır'ın 13 yıl boyunca yalanlamadığı bu bilgiyi konu bugün tekrar gündeme
gelip konjoktür değiştiğinde yalanlaması dikkat çekti.
Diyarbakır ABD'nin dediği gibi, BOP Projesinin yıldızı olabilir.
Benzer iddiaları Ergun Poyraz da 'Takunyalı Fuhler' isimli
kitabında ortaya atmıştı.
Ancak Ruşen Çakır, 2010 yılında kaleme aldığı yazısında bu iddiaları direk
yalanlamak yerine; "Ergun Poyraz son kitabı “Takunyalı Führer”de de
hakkımda atıp tuttuğunu duydum ve şaşırmadım. Bunun dışında Adnan Hoca (Oktar) grubu ile daha sonra Bağımsız Türkiye
Partisi’ni kuracak olan Haydar Baş ve çevresi de beni yıldırmak için epey
uğraşmışlardı. Tamamen bağımsız ve olabildiğince objektif bir şekilde, sadece
vicdanımı dinleyerek gazetecilik yapmaya çalıştığım için maruz kaldığım bu
saldırılar yüzünden onurumun çiğnenmiş olduğunu asla düşünmedim. Hatta tam
tersine, başıma gelenlerden onur duydum. Bugün de aynı durum söz
konusudur." ifadesini kullanmıştı.
RP İstanbul İl Başkanı iken ABD, İngiltere ve İsrail temsilcileri ile
şimdilerde gündeme gelen görüşme ve taahhütler tamamlandı. İddiaya
göre, Erdoğan, 29 Mart 1994’de yapılan yerel seçimlere bu destekle girdi.
Bu seçimlerde, daha sonra yapılacak 2002 seçimlerinde
olduğu gibi oyların, partiler arasında dağıtılması sağlandı ve Erdoğan’ın küçük
bir farkla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinin önü açıldı. (RP:
25.6, ANAP: 24.6, SHP: 17.5, DSP: 14.1, DYP: 12.5)
Muhsin Yazıcıoğlu, arkamda mafya, çeteler olmadı.
İBB BAŞKANI OLUNCA KURUMSAL İLİŞKİLER KURULDU
Erdoğan, Belediye Başkanı olduktan sonra ilişkiler daha kurumsal bir şekilde
yürütüldü. 14 Ekim 1996’da Erdoğan’ı başkanlık makamında ziyaret eden
Abromowitz, Erdoğan’a, “Siz Türkiye’nin geleceği için çok önemlisiniz” dedi.
Erdoğan da, Abromowitz’in olumlu ve sıcak bir mesaj getirdiğini söyledi.
Bu samimiyetin nereden geldiğini bilmeyen gazeteler bu
görüşmeye ilişkin haberi, “Erdoğan’a ilginç ziyaretçi” olarak
verdi.
Görüşmenin perde arkasını ise bir dönem Yeni Şafak gazetesinin
haber müdürlüğü görevini de yapan “Yenilikçi Hareket” kitabının
yazarı Nasuhi Güngör, şöyle anlatıyor:
“Türkiye’nin geleceği için Tayyip Erdoğan’ı çok önemli gören Abromowitz,
gittiği her ülkeden kovulan bir isimdi. Abromowitz, Amerika’mn eski Ankara
Büyükelçisi sıfatına ek olarak, sık sık MOSSAD ajanı suçlamalarıyla karşı
karşıya kalmış ırk bilinci yüksek bir Amerikan Yahudisi olma özelliğini de
taşıyordu. ABD Dişişleri İstihbarat ve Araştırma Müsteşar yardımcılığı
görevlerinde de bulunan Abromowitz, Amerikan istihbarat örgütleri arasındaki
koordinasyonu sağlamakla görevliydi.”
Refah-Yol iktidarının 28 Şubat fırtınası ile yıkılıp gitmesinden sonra,
Türkiye hem ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda bir dizi kargaşa yaşadı. Bu
sırada Erdoğan, “Akbil yolsuzluğu davası” gibi kapsamlı suçlamaların bulunduğu
dosyalar varken, okuduğu bir şiir bahane edilerek cezaevine gönderildi.
Savaş Süzal'ın, AKP'nin kuruluşu hakkındaki görüşleri.
GÜNERİ CIVAOĞLU, NİÇİN HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADI?
O dönemin en etkin iki üç gazetecisinden biri olan Güneri Cıvaoğlu, Erdoğan’ın
ABD, İngiltere ve İsrail ile girdiği angajmanları bilen biri idi. O zamana
kadar koparılan fırtınaları “Erdoğan’ı cilalama”
olarak gören Cıvaoğlu, 10 aylık cezanın kesinleşmesi üzerine hayal kırıklığını
yansıtan bir yazı kaleme aldı. 24 Eylül 1998 tarihli Milliyet’te,
“Yanlış oyun” başlığı ile bir yazı yazdı:
“Bir de, siyaset satrancındaki yanlış oyuna işaret edelim.
Siyasetin doruklarında, FP'yi bölme planı yapılmıştı...
Recep Tayyip Erdoğan ismi, iyice cilalanıp parlatılacaktı.
Fazilet Partisi'nin başına geçerse, bu partiyi neredeyse- tek başına iktidara
taşıyacağı havası estirilecekti.
Erbakan, elbette buna razı olmayacaktı.
Erdoğan, peşine 40-50 milletvekili alarak FP'den kopacaktı.”
Bu yazının yazıldığı günlerde Fazilet Partisi'nde “Yenilikçi Hareket” diye
bilinen grubun adı bile ortada yoktu.
Erdoğan gittiği yerlerde, “ABD ve İsrail benim liderimi sevmiyormuş. Onların
sevmemesi, benim Erbakan’a bağlılığım için referanstır” nutukları attığı günler
idi.
Civaoğlu, Erdoğan ile ilgili her şeyin bittiğini sanarak yaşadığı derin hayal
kırıklığını satırlarına yansıttı:
“Hayali siyaset şatosu, dünkü Yargıtay kararıyla çöktü.
Başkalarının ayağını kaydırmaya dönük hesaplar yerine, bu hesap sahiplerinin
kendileri, siyaset zeminine sağlam basmalılar.”
CEZAEVİ, PARTİ KURMAK İÇİN BİR OFİS GİBİ KULLANILDI
Oysa Erdoğan, cezaevi günlerini, sağlanan ortam sayesinde bir tür kamp hayatı
yaşadı. Günlük koşturmalardan arınmış olarak yeni parti kurma çalışmalarına
odaklandı.
Tayyip Erdoğan, 26 Mart 1999 günü girdiği Pınarhisar Cezaevinden,
ceza süresini tamamlayarak aynı yılın 24 Temmuz’unda çıktı. Çıktığında
kurulacak partinin örgütlenme çalışmaları il il tamamlanmış durumda idi.
FP 1. Kongresi'nde Gelenekçi ve Yenilikçi kanatlar arasında yapılan mücadeleden
Yenilikçilerin adayı Abdullah Gül’ün mağlup çıkmasından sonra o çatı altında
kalmanın bir manası yoktu. (14 Mayıs 2000'de yapılan kongrede Yenilikçi kanadın
adayı Abdullah Gül 521, Recai Kutan 633 oy almıştı.)
Önceleri; NATO'nun Libya'da ne işi var? Sonra; Tabi ki var...!
ERDOĞAN: BEKLEYECEKSİN Kİ EMR-HAK VAKİ OLSUN
Artık, bir bahane bularak Fazilet Partisinden kopmaya sıra gelmişti. Çalışmalara
hız verildi.
Bu sıralarda Hasan Cemal, Erdoğan ile yaptığı görüşmeyi 4 Ocak 2001’de
Milliyet’teki köşesine taşıdı.
Erdoğan, Hasan Cemal’e Türkiye’deki siyaset tarzına ve siyasetçilere yönelik
ağır eleştiriler yöneltiyordu. En ağır eleştiriyi ise o tarihte
lideri olan Necmettin Erbakan’a yaptı:
“İşte bu yüzden parti içinde kalıp mücadele etmek çok
zor. Hatta imkansız. Bekleyeceksin ki lidere emr-i Hak vaki olsun.”
Oysa Erdoğan ve arkadaşlarının “emr-i Hak” vaki oluncaya kadar bekleyecekleri
zamanları yoktu. Hazırlanan plan yürümeli idi. Zaten öyle de yaptılar.
ABD, İNGİLTERE VE İSRAİL TEMSİLCİLERİYLE SON RÖTUŞLAR
“Yenilikçi hareket, Türkiye’deki İslamcıların öncüleridir” sözleri ile
Türkiye’de tanınan CIA Ortadoğu ve Türkiye masası şefi Graham Fuller üzerinden
ABD ile yapılan temaslar devam etti. Artık partinin kurulma çalışması
tamamlanmıştı. 14 Ağustos 2001’de resmen kurulacak olan AK Parti’nin
açıklanmasından bir hafta önce Erdoğan’ın Üsküdar’daki bürosunda bir görüşme
gerçekleşti.
İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Roger Short ile
Erdoğan arasında yapılan görüşmenin ayrıntıları, Erdoğan’a yakınlığı ile
bilinen 8 Ağustos 2001 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yer aldı. Habere göre,
Short, “Böyle bir partinin kurulması bizi mutlu eder” diyor ve
devamında şu ifadelere yer veriliyordu:
“Roger Short, "Tayyip Erdoğan'ın misyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?"
sorusuna ise şu karşılığı verdi: "Bu parti çoğulcu demokrasiyi benimserse,
yeni atılımlar yaparsa bizi mutlu eder. Çoğulcu demokrasinin benimsenmesiyle,
oy kullananlar isteklerini daha kolay ifade edecekler. Bu onları mutlu eder.
Böylece demokrasinin gelişmesi de bizi mutlu eder."
Türkiye'nin de sınırları değişecektir...
"Fazilet Partisi'nin bu şekilde ayrışması
konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine de Başkonsolos Short, "Bu,
bizim cevap vereceğimiz bir konu değildir" dedi.”
İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ: YENİ PARTİ POLİTİKALARIMIZLA TERS DÜŞMEYECEK
Peki İsrail ABD ve İngiltere temsilcileri ile görüşen Erdoğan, parti kurulma
öncesinde İsrail temsilcisi ile dışa dönük temas kurmadı mı? Bu sorunun cevabı
da yine “Yenilikçi Hareket’in 97. sayfasında. Dönemin İsrail Büyükelçisi David
Sultan ile yapılan görüşme şöyle anlatılıyor:
Erdoğan, Theodor Herzelin Mezarında SAP gibi duruyor.
Geniş
detaylar için Erdoğan İsrail'e sadakât yemini ederken-BAKINIZ...
“Tayyip Erdoğan'ın AKP'yi kurmadan önce 18 Temmuz 2001'de İsrail büyükelçisi
David Sultan'la bir görüşme yaptığı ve Ona "Yeni oluşacak partinin İsrail
ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği" yolunda garanti verdiği
konuşulup yazıldı. Bu David Sultan, uzun yıllar İsrail ordusunda görev
yaptıktan sonra dışişleri kadrosuna alınan azılı bir İslam düşmanıydı...”
“İKİ KOLDAN YÜRÜYOR” SÖZÜ ERBAKAN’I ÇOK KIZDIRDI
Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, ilerleyen yaşına
rağmen sesini duyurabileceği her ortamı değerlendirip AK Parti’yi ve Erdoğan’ı
anlatmaya çalıştı. Erdoğan'ın ülkeyi borçlandırarak refah içinde gösterdiğini
ve esas itibariyle de uluslararası güçlerin oyuncağı olduğunu söyledi. Erbakan,
kamuoyunda AK Parti kaynaklı dolaştırılan, “Erbakan Hoca akıllı adam. Kendi
Saadet Partisinde, öğrencileri de AK Parti’de bu ülkeye hizmet ediyor"
iddialarına çok net çıkış yapıyor:
Peki Erdoğan, bu kadar ABD ve İsrail ile ilişkili de nasıl bu kadar İsrail
aleyhine konuşabiliyor. Bu sorunun cevabını da Erbakan açık
yüreklilikle ortaya koyuyor:
Bu kadar İsrail aleyhine konuşabildiği için, Erdoğan ve AK Parti iktidarı iş
icraata gelince en cesur adımları atabiliyor. Bu tavrı en açık ortaya koyan ise
Has Parti Genel Başkanı olduğu dönemde Numan Kurtulmuş oluyor. Kurtulmuş’a
göre, Erdoğan’ın kalbi Muaviye diyor, dili Ali.
En zayıf hükümetler dönemlerinde bile kabul edilmeyen İsrail’in OECD üyeliği AK
Parti döneminde onaylandı. Numan Kurtulmuş’a göre İsrail’in OECD üyeliği,
1967’den bu yana İsrail’in elde ettiği en büyük zafer idi.
AKP'nin kuruluş u şahitler ve belgeler ışığında bu şekilde gelişirken, AK
Parti’nin kuruluşundan bu yana geçen 13 yılda Türkiye'de de çok şey değişti.
DİLİPAK DA DOĞRULADI
Merkez Parti Genel Başkanı Prof. Abdurrahim Karslı’ya dayanarak Ünal Tanık'ın
köşesine taşıdığı bilgi gündemi sarsarken olayın tanıkları ise peşpeşe o
günlerde yaşananları doğrulamaya başladı. İlk doğrulayan görüşmelere katılan
Abdurrahman Dilipak oldu. Dilipak, Erdoğan'ın artık bağımsız hareket ettiği
şerhini düşerek Ünal Tanık'ın yazısında yer alan bilgileri doğruladı.
ALİ BULAÇ: O TOPLANTIYA KATILDIM
Dilipak'ın ardından toplantıya katıldığı belirtilen bir diğer isim Ali Bulaç
da köşesinde toplantıya katıldığını doğrulayarak, şu ifadelere yer
verdi.
"Dilipak, Rotahaber’den Ünal Tanık’a konuşulanları teyid edince yazmaya
karar verdim. İkincisi, AK Parti hükümetinin neden Batı’yla bozuştuğunu anlamak
için artık bunları yazmak lazım. Evet, o toplantıda vardım, 40 senedir
tanıdığım Abdurrahman Dilipak, bunları –ifadelerde bazı değişiklikler olsa da-
anlattı. Mesele şu:
1998’lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye
başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu.
Sordukları şuydu: “Türkiye’de dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün
mü?” Ben ana fikir olarak şunları söylüyordum: “Türkiye’de
İslami-muhafazakâr aktörlerin belirleyici rol oynadığı bir döneme
giriyoruz. Kronikleşmiş sorunlarımızı eski zihniyetle
çözemeyiz; bölge gibi Türkiye de yeniden şekillenmek durumunda, Batı
İslam’a, Müslümanların hayat tarzına ve kaynaklarına saygı göstermelidir. Batı
ile savaşmak zorunda değiliz ama Batı’nın süren tahakküm ve hegemonyası altında
Ortadoğu böyle devam edemez. İsrail sınırlanmalı, rejimler demokratikleşmeli,
kaynaklar adil dağıtılmalı, İslam’ın cevaz verebileceği siyasetlere engel
olunmamalı.”
Ancak ne aktivisttim ne siyasi bir hevesim vardı. Dilipak ise çok hareketli,
aktif bir arkadaşımız. Tanıyanlar bilir, her konuda projesi var. Yeni dönemde
Türkiye için mümkün bir siyasi proje hazırladı, bundan hayli saygın kişilere
bahsetti. Ve onun ifadesine göre Ankara’da birilerine çalıştığı dosyayı
verince, Amerikalıların görüşme trafiği değişti, bir süre sonra Dilipak,
projesinin “bazı değişiklikler”le AK Parti olarak ortaya çıktığını gördü.
Bundan sonrası hepimizin malumu!
Amerikalılar, ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan hocaya uygulatmayı
düşünüyorlardı, ancak o reddetti. Erbakan hoca vefatından önceki son
görüşmemizde AK Parti’nin nasıl kurulduğunu uzun uzun anlattı, elindeki
bazı belgeleri bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir.
M. Ali Bulut’un yazdığına göre o dönemde bu proje rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na
da teklif edilmiş. Yazıcıoğlu, Erdoğan’a: “Kardeşim zaman ve hadiseler bana
öğretti ki, Amerika’nın desteğindeki bir siyasete hizmet edilmiyor. Eğer
millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi takdirde Amerika hep kendine
hizmet ettirir.” Tayyip Bey ona, “Bir müddet Amerika’nın dediklerini yaparız,
sonra millete hizmet ederiz. Mani olurlarsa dirsek vurur, gideriz.” deyince
rahmetli, “Amerika dirsek vurulacak bir güç değil. Fil ile gireceğin yataktan
ezilerek çıkarsın.” demiş, teklifi nazikçe reddetmiş." 23 Aralık 2014 karsigazete.com
Merkez Parti Başkanı
Karslı’nın “Dilipak, ‘AK Parti ABD projesidir’ dedi” sözünü Devlet eski Bakanı
Tümen de doğruladı: “Dilipak, proje bitene kadar AK Parti’nin iktidarda kalacağını anlattı.”
Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim
Karslı +1 TV’de AKP’ye yakınlığıyla bilinen Akit Gazetesi yazarı
Abdurrahman Dilipak’ın kendilerine “AKP’nin bir proje partisi” olduğunu ve ABD,
İngiltere ve İsrail’in desteğiyle kurulduğunu söylediğini iddia etti.
Karslı’nın iddiasını Devlet eski Bakanı Aydın Tümen de doğruladı. Tümen, söz
konusu toplantıya kendisinin de katıldığını belirterek, “Karslı’nın
anlattıkları baştan sona doğru. Geçtiğimiz ekim ayında beş altı kişinin
katıldığı toplantıda Dilipak, AK Parti projesinin nasıl kurgulandığını ortaya
koydu. Ayrıca projenin henüz sonuçlanmadığını, şu anda AKP’nin çok güçlü
olduğunu ve bu proje bitene kadar iktidarda kalacağını anlattı. Yani ‘AKP
görevini bitirmedi’ demeye getirdi” şeklinde konuştu.
ALİ BULAÇ DOĞRULADI
Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç da yazısında, Karslı'yı doğruladı. Bulaç,
“Karslı beni şahit gösteriyor. Evet, o toplantıda vardım. 1998’lerden başlamak
üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladı. Biri gidiyor, üçü
geliyordu. Dilipak, Türkiye için bir siyasi proje hazırladı. Onun ifadesine
göre Ankara’da birilerine çalıştığı dosyayı verince, Amerikalılar’ın görüşme
trafiği değişti. Dilipak, projesinin bazı değişikliklerle AK Parti olarak
ortaya çıktığını gördü. Amerikalılar, projeyi Erbakan Hoca’ya uygulatmayı
düşünüyorlardı, ancak o reddetti.
Erbakan Hoca son görüşmemizde AK Parti’nin nasıl kurulduğunu anlattı, elindeki
bazı belgeleri bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir” diye yazdı.
ABD 3 SÖZ VERDİ 3 ŞEY
İSTEDİ
Dilipak'ın söylediği iddia edilen ve yalanlanmayan sözlere göre ABD'liler şu
teklifte bulundu:
1. Biz sizi iktidara taşıyalım.
2. Size iktidarda sorun
çıkaracakları opere edelim.
3. Size gerekli finansal destekleri getirelim.” Karşılığında ise AKP’den
şunlar istendi:
A. İsrail’in güvenliğini artıracaksınız, önündeki engelleri kaldıracaksınız.
B. Büyük Ortadoğu Projesi yani sınırların değişmesi.
C. İslam’ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız.
‘FiL iLE YATAĞA GiRERSEN
EZiLiRSiN’
Ali Bulaç, yazısında şu bilgiyi paylaştı: “M. Ali Bulut’un yazdığına göre bu
proje rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na da teklif edilmiş. Yazıcıoğlu, Erdoğan’a
‘Kardeşim, Amerika’nın desteğindeki bir siyasete hizmet edilmiyor. Millete
dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Amerika hep kendine hizmet ettirir’
diyor. Tayyip Bey ona, ‘Bir müddet Amerika’nın dediklerini yaparız. Mani
olurlarsa dirsek vurur, gideriz’ deyince rahmetli, ‘Amerika dirsek vurulacak
güç değil. Fil ile gireceğin yataktan ezilerek çıkarsın’ demiş, teklifi
nazikçe reddetmiş.” 24 Aralık 2014-Cihan ACAR
Ali Bulaç şahidi AK Parti nasıl kuruldu
bombası.
AK Parti'nin kuruluş
hikayesiyle ilgili Ali Bulaç şahit gösterildiği olayı yazdı. Bulaç'ın
anlattıklarını Abdurrahman Dilipak söylemişti.
Abdurrahman Dilipak'ın “AK Parti’nin bir
proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini”
söylemesi ile birlikte gözler Ali Bulaç'a döndü. Ali Bulaç da bugün "Evet,
o toplantıda vardım" diyerek işin aslını yazdı.
Abdurrahman Dilipak'ın 'AK Parti'nin kuruluşuna dair söyledikleri gündem
yaratıp şahit olarak Ali Bulaç'ı da gösterince beklenen yazı geldi.
Alu Bulaç, "AK Parti hükümetinin neden Batı’yla bozuştuğunu anlamak
için artık bunları yazmak lazım. Evet, o toplantıda vardım, 40 senedir
tanıdığım Abdurrahman Dilipak, bunları –ifadelerde bazı değişiklikler olsa da-
anlattı. Mesele şu:"
diyerek olayı anlattı.
İşte AK Parti'nin kuruluşuyla ilgili iddialar;
"1998’lerden başlamak üzere Amerikalılar,
sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu. Sordukları
şuydu: “Türkiye’de dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü?”
Ben ana fikir olarak şunları söylüyordum: “Türkiye’de İslami-muhafazakâr
aktörlerin belirleyici rol oynadığı bir döneme giriyoruz. Kronikleşmiş
sorunlarımızı eski zihniyetle çözemeyiz; bölge gibi Türkiye de yeniden
şekillenmek durumunda, Batı İslam’a, Müslümanların hayat tarzına ve
kaynaklarına saygı göstermelidir. Batı ile savaşmak zorunda değiliz ama
Batı’nın süren tahakküm ve hegemonyası altında Ortadoğu böyle devam edemez.
İsrail sınırlanmalı, rejimler demokratikleşmeli, kaynaklar adil dağıtılmalı,
İslam’ın cevaz verebileceği siyasetlere engel olunmamalı.”
DİLİPAK PROJEYİ HAZIRLADI
AK PARTİ OLARAK ÇIKTI
Ancak ne aktivisttim ne siyasi bir hevesim vardı. Dilipak ise çok
hareketli, aktif bir arkadaşımız. Tanıyanlar bilir, her konuda projesi var.
Yeni dönemde Türkiye için mümkün bir siyasi proje hazırladı, bundan hayli
saygın kişilere bahsetti. Ve onun ifadesine göre Ankara’da birilerine çalıştığı
dosyayı verince, Amerikalıların görüşme trafiği değişti, bir süre sonra
Dilipak, projesinin “bazı değişiklikler”le AK Parti olarak ortaya çıktığını
gördü. Bundan sonrası hepimizin malumu!
AMERİKALILAR İLK ERBAKAN'A
TEKLİF ETTİLER
Amerikalılar, ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan hocaya uygulatmayı
düşünüyorlardı, ancak o reddetti. Erbakan hoca vefatından önceki son
görüşmemizde AK Parti’nin nasıl kurulduğunu uzun uzun anlattı, elindeki bazı
belgeleri bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir.
MUHSİN YAZICIOĞLU'NA DA
ÖNERİLMİŞ!
M. Ali Bulut’un yazdığına göre o dönemde bu proje
rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na da teklif edilmiş. Yazıcıoğlu, Erdoğan’a: “Kardeşim
zaman ve hadiseler bana öğretti ki, Amerika’nın desteğindeki bir siyasete
hizmet edilmiyor. Eğer millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi
takdirde Amerika hep kendine hizmet ettirir.”
Tayyip Bey ona, “Bir müddet Amerika’nın dediklerini yaparız, sonra
millete hizmet ederiz. Mani olurlarsa dirsek vurur, gideriz.”deyince
rahmetli, “Amerika dirsek vurulacak bir güç değil. Fil ile gireceğin
yataktan ezilerek çıkarsın.” demiş, teklifi nazikçe
reddetmiş. 22 Aralık 2014-internethaber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder