27 Mayıs 2009 Çarşamba


KIZIMI KİMЕ VЕRЕYİM

Merv şehri kаdısının bir kızı vardı.
Ülkedeki, ileri gelen zengin, makam ve mevki sаhibi kimseler bu kızı isteyince, hiç birine vermedi. Bu zаtın Mü­bаrek adlı, bağına bahçesine bakan bir kölesi vardı. Aradan iki ay geçmiş meyveler olgunlaşmış bolluk be­reket gelmişti. Efendisi: Mübаrek'ten üzüm is­te­yince, toplayıp geldi. Getirdiği üzüm çok güzel ol­ma­sına rağmen henüz olmamıştı, başka üzüm istedi. O da ekşi çıktı. Efendisi;
- Bahçede o kadar üzüm var, niçin böyle üzüm getiriyorsun?" demekten ken­dini alamadı. Mübаrek.
- Efendim! Ekşisini tat­lısını bilmiyorum! diye cevap verdi. Bağ sаhibi;
- Süb­hanallah iki aydır bağdasın, daha hangisinin ekşi, hangisinin tatlı olduğunu bilmiyorsun diye çı­kıştı. Mübаrek onları yemekle değil korumakla va­zifeli ol­duğunu biliyordu. Efendisi. "Niçin onlardan ye­me­din?" deyince; "Siz benden bağınızdaki mey­velerin muhаfazasını istediniz. Yeyiniz demeyince alıp ye­mem uygun olur mu, emrinize karşı gelebilir mi­yim?" cevаbını verdi.
Efendisi böyle bir hаdiseyle ilk defа karşılaş­mıştı. Mübаrek'in bu hаline hayran kaldı. Güvenebieceği birini bulmuştu. Gerçekten onu çok sevmişti. Kölesine dönerek.
- Sana bir şey soraca­ğım. diye sö­ze başladı. Sonra;
- Benim bir kızım var, malı ma­kamı yüksek pekçok kimse onu ister. Han­gisine ve­receğimi ne yapacağımı bilemiyorum. Bu hususda bir fikrin olur mu? Sen ne dersin?" diye sor­du. Mü­bа­rek, bu söze karşı şöyle dedi:
- Efendim!.. Insanlar, dаmаt için; cаhiliyye dev­rinde soya sopa; yahudiler ve hıristiyanlar güzelliğe, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem zamаnında din­dаrlığa, Allahü Teаlаdan korkup, haramlardan sa­kın­­maya bakarlardı. Zamаnımızda ise, mala ve makama bakılıyor. Artık bunlardan dilediğini seç. Bunun üzerine efendisi:
- Ben dindarlığı ve takvаyı seçiyorum ve kızımı seninle evlendirmek istiyorum. Çünkü sende haramlardan kaçma, dinine bağlılık, iyi hal, emаnet ve gü­venilirlik gördüm ve bunları sende buldum dedi.
O ise kendisinin köle olduğunu, parayla satıldı­ğını, böyle olunca evlenmelerinin garib karşılana­ca­ğını, hem kızın buna rаzı olmayacağını bir bir an­lattı. Akıl da öyle diyordu. Ancak kаdı kararlı idi.
- Kalk eve gidelim dedi. Eve varınca hanımına.
- Bu sаlih, dindаr, takvа sаhibi bir köledir. Kızımızı onunla evlendirmek istiyorum, senin fikrin ne? deyince, hanımı:
- Sen bilirsin, fakat bir de kıza soralım ce­vabını verdi. Anne durumu kıza açıp babasının ni­ye­tini söyleyince, kızı da bu hususta her şeyi anne ve babasına bıraktığını bildirdi. Kadın, kızın rаzı oldu­ğu­nu babasına anlatınca nikahları kıyıldı. Fakat Mü­bаrek, kızın yanına gitmiyordu. Bu hаl kırk gün sür­dü. Bir vesile ile anne durumdan haberdаr olunca dayanamadı:
- Kızımızı kölene verdin, aradan bunca zaman geçtiği halde dönüp yüzüne bile bakmadı, bu yaptığı nedir? Bu nasıl iş? diye şikаyet ve sitemde bulundu. Bunun üzerine kаdı:
- Ey Mübаrek! Kızıma nаz mı ediyorsun? Niçin yanına gitmiyorsun?" de­mek­­ten kendini alamadı. Buna karşılık dаmаt:
- Ey müslümanların kаdısı! Ey efendim! Bu nasıl söz? Sizin kerimenize nаz etmek ne haddime. Lа­kin kаdısınız. Ola ki kızınız şüpheli bir şey yemiştir. Şüpheden uzak olmak için bu zamаna kadar bekledim ve ona helаl yemek yedirdim. Belki Allahü teаlа bize sаlih bir evlаt verir. Bundan başka bir düşüncem yoktur dedi.
Kırk gün geçtikten sonra ehline yaklaştı. Haram ve helаle bu derece dikkat ettiği için Allahü teаlа ona Abdullah isminde sаlih bir çocuk verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder